MAKALEYİ SESLİ DİNLE
Getting your Trinity Audio player ready...
|
Malum Milli Eğitim Bakanlığı okulların açılacağını ve yüzyüze eğitimin başlayacağını duyurdu. Bu zaten atışması gereken önemli bir adımdı. Alınması gereken önemli bir karardı.
Evet, okullar açılıyor. Peki gerek zihinsel gerekse sosyal ve çevresel anlamda okulların açılması hazırlığı ne durumda?
Okulları açarken dikkat edilmesi gereken konular nelerdir? Bu yazımızda bunlara değineceğiz.
1. Okullar açılmalıdır.
Malumdur ki okulları en uzun süre kapatan ülkelerden biriyiz. Bu çok yanlış bir süreçti. Okulların açılması ve eğitim öğretimin biran önce başlaması, bir daha sekteye uğramaması için gereken bütün adımlar atılmalıdır.
2. Online Eğitim bağımlı nesil yetiştirdi. Asla online eğitim devam etmemelidir.
Online eğitim teknoloji bağımlılığına sebep oldu. Online eğitimin belki çok az bir olumlu etkisi oldu. Lakin bağımlılığa sebep olması, faydasını dağın yanındaki fare misali gibi oldu. Bütün haykırışlarımıza rağmen Ziya Selçuk ve ekibi bu hatayı devam ettirdi. Ziya Selçuk bakanlığı dönemi belki de Milli Eğitim’in en yıkıcı dönemi oldu. Tabi bağımlılığın zararları ve hasarları hemen ortaya çıkmaması ve zamanla kendini göstermesi, bu dönemin yıkıcılığını yakın zamanda kendisini gösterecektir.
Teknoloji bağımlılığı fiziksel, biyolojik, sosyal ve psikolojik problemlere sebep olur. Online eğitim ile ilkokul çocuklarına günde 6 saat bilgisayar/tablet/akıllı telefona çocuklar maruz bırakıldı. Eski bakan Selçuk, kendisi Psikolojik Danışman olmasına rağmen, böyle bir süreç yaşatması manidardır ve masum görülemez. Kabul edilemez.
3. Dersler 30 dakika olmalı ve ana dersler dışında sadece beden eğitimi dersi verilmelidir.
Böyle zamanlarda 40 dakika ders işletmenin bir anlamı yok. Normal zamanlarda dahi çocuklar 40 dakika derse odaklanamazlar. Sadece ana dersler ve etkileşim gerektirmeyen beden eğitimi dersi verilmelidir. Nitekim uzun zaman hareketsiz kalan çocuklarda fizyolojik ve biyolojik sorunlar da meydana gelecektir. Misal olarak ortaokul öğrencilerine haftada 2 saat fen, sosyal, matematik, türkçe, ingilizce, din kültürü ve beden eğitimi dersi verilmelidir.
4. Haftasonu kursları sınav öğrencileri dışında verilmemelidir.
Haftasonu kursları vs. sınav öğrencileri dışında yapılmamalıdır. 8. sınıf ve 12. Sınıf öğrencileri sınava hazırlanmaları sebebiyle sadece sınavda çıkan derslere yönelik hafta sonu kursları yapılabilme ile beraber diğer öğrencilere hafta sonu kursları asla yapılmamalıdır.
5. Öğretmenler rehber görevi görmelidir.
Tadir yerinde öğretmenler balık veren değil balık tutmayı öğreten konumda olmalıdır. Böyle zorlu dönemlerde öğretmenler derinlemesine konuları işlemek yerine öğrencilere bu konuların nasıl işleneceğini, nasıl öğreneceğini anlatmalı ve öğrencilerin kendilerinin konuları öğrenmek için gayret etmesini sağlamak amacıyla rehber görevi görmelidir. Böylece öğrencler evde çalışacağını bilerek öğrenmeyi öğrenecektir. Öğrenme sorumluluğu alacaktır. Gereksiz zaman harcanmamış olacaktır.
6. Bütün öğrenciler için uyum süreci başlatılmalıdır nitekim ciddi bir zihinsel kopuş var.
Normal zamanlardan dahi bir alışkanlığın kazanılması için 3 hafta gibi bir süreye ihtiyaç vardır. Bir buçuk yıldır okullar kapalı ve öğrenciler okuldan gerek fiziksel gerekse zihinsel anlamda uzaklaştılar koptular. Bu kopuş ile birlikte öğrencilerin tekrar okula bağlanması ciddi anlamda bir gayret, zaman ve oryantasyon süreci gerektirecektir. Bu süreçte okul idaresi, rehberlik birimi, öğretmenler ve veliler bir bütün olarak işbirliği yapmalı ve kopuş yaşayan öğrencilerin okula uyumları için gayret gösterilmelidir. Nitekim bir önceki dönemde kısa bir süreliğine de olsa okullar açıldığında gönüllülük esaslı alındığı için birçok öğrenci okula gitmek istemedi ve bu isteksizlik virüs yaygınlığı değil kopuş sebebiyle idi.
7. Fiziksel Ortamlar İyi Düzenlenmelidir.
Velilerin çocuklarını gönül rahatlığıyla okullara göndermesi için fiziksel ortamlar ve hijyen sağlanmalıdır.
Özellikle sıraların oturum düzeyi fiziksel mesafeye göre düzenlenmelidir. Kalem, silgi alışverişi yapılmamalıdır. Ortam iyice havalandırılmalıdır.
Eğer gerçekten fiziksel mesafe ve hijyen ortamı sağlanırsa okulların okul dışı hayattan çok daha sağlıklı bir ortam ve bulaş riskinin daha az olduğu bir ortam olduğu bir gerçektir. Nitekim normal şartlarda çocuklar parklarda oyun oynamakta, sürekli birileri ile etkileşim halinde olmakta ve kontrolü dahi zor olmaktadır. Oysa okulda, yaklaşık günün yarısında çocuklar hijyen ve fiziksel mesafe anlamında birnevi karantinadaymış gibi bir ortamda bulunacaklar. Etkileşimleri ve dolayısıyla bulaş riski daha düşük olacaktır. Bu ortam sağlandıktan sonra velilere de bu durum iyice anlatılmalıdır ki eğitim süreci devam etsin.
8. Temizlik personeli sorunu olmamalıdır.
Bir okulda temizlik personeli en az öğretmen kadar bu dönemde değerlidir. Okulun büyüklüğü ve öğrenci sayısına göre sayıda temizlik görevlisi okullara görevlendirilmelidir. Nitekim okulda hijyeni sağlayacak olan temizlik personelidir. Gerek Milli Eğitim gerekse İŞKUR ve diğer ilgili kurumlar gerekli sayıda temizlik personelinin okullara görevlendirilmesi için azami gayret sarf etmelidir.
9. Okul ortamı öğrenciyi kalben bağlanmalıdır.
Bir buçuk senedir ciddi bir kopuş yaşayan öğrencilerin okula bağlanması için okul ortamının istendik bir ortam hale getirilmesi gerekmektedir. Bu da ancak öğretmenlerin öğrencilere olan olumlu davranışlarıyla gerçekleşecektir. Öğrenci kendini değerli hissetmediği ortamda bulunmak istemez. Öğretmenler öğrencilere karşı iletişimine azami dikkat etmelidir. Bir insan değer görmediği ortamda bulunmak istemez ve o ortamı sahiplenmez.
10. Öğrenci, Veli, Öğretmenlere uyum ve psikolojik destek seminerleri verilmelidir.
Bir buçuk senelik kapanış döneminde en az öğrenciler kadar veliler ve öğretmenler de hasar gördüler. Kimisi çocuğunu, kimisi anne babasını, kimisi ise yakınlarını kaybetti. Hiçbir şey yokmuş gibi bir buçuk sene sonra tekrar okula dönülmesi ve üstdüzey verim sağlaması çok da mümkün görülmemektedir. Bu anlamda konu uzmanları tarafından eğitim-öğretim süreci, Psikolojik destek bağlamında eğitim seminerleri verilmelidir. Bunlar en az ders kadar önem arz etmektedir. Bu eğitimlerin verileceği ortamlar oksijen, hijyen ve fiziksel mesafe salgına uygun ayarlanmalıdır.
Öğrenciler, veliler, öğretmenler ve diğer ilgili birimler bu şartlara en iyi şekilde uymalıdır ki yeniden bir kapanış ve eğitim-öğretimin sekteye uğraması yaşanmamalıdır. Nitekim eğitimin sekteye uğradığı bir ülkede geleceğin nesli sekteye uğruyor demektir. Bu bağlamda gelecek neslin yetişmesinden bir bütün olarak toplum sorumludur ve herkes sorumluluğunu yerine getirmelidir.
Adnan Kalkan
Eğitimci Yazar
Psikoloji Bilim Uzmanı
www.adnankalkanakademi.com