MAKALEYİ SESLİ DİNLE
Getting your Trinity Audio player ready...
|
İnsanlar mutlu olmak için evlenirler; o halde neden boşanma oranları bu kadar fazla durumdadır?
Boşanmaların bu kadar arttığı bir zamanda ailede mutluluğun esasları önemli bir yer oluşturmaya başladı hayatımızda. Şüphesiz aklı baliğ hiçbir insan yuvasını yıkmak istemez. Ama unutulmamalıdır ki ailede hiçbir zaman, mutluluk hat safhadayken kopmalar olmaz. Her şey yavaş yavaş olgunlaşır ve bir süre sonra önüne geçilemez sele dönüşür sorunlar. İşte kırılma noktası da buradan başlamış olur. Eşler daha evliliğin başından itibaren mutluluğun esaslarını öğrenmelidir ki bir ömür mutlu ve huzurlu yaşayabilsinler. Peki, ailede mutluluğun esasları nelerdir?
İşte başlıca esaslar:
- Eşler sık sık birbirlerini sevdiğini söylemelidirler. İnsanoğlunun yaratılışı yani fıtratı gereği bu cümleyi her zaman duymak isterler. “Seni seviyorum” öyle gizemli bir cümledir ki, en sıkıntılı anlarda bile söylenen kişiyi mutlu edebilmektedir. Her ne kadar belli bir yaştan sonra zor olduğuna dair yaygın bir düşünce olsa da bu çok yersiz ve yanlış bir düşüncedir. Bir çocuğa annesi “yavrum seni çok seviyorum” dediği zaman da annesinin çocuğuna sevinçten sarıldığı ve “oğlum-kızım ben de seni çok seviyorum” dediğine hepimiz sosyal hayatta şahit olmuşuzdur. Görüldüğü gibi bu cümlenin söylenme ve söyleme yaşı yoktur. Eşler birbirlerine karşı bu cümleyi söylerken de tutarlı olmalıdır. Bey hanımına “Hanım seni çok seviyorum” dedikten sonra, en ufak hatasından sonra onu incitecek olursa ya da azarlayacak olursa bu tutarsız bir davranış olur.
- İnsan her yaşta bir sırdaşa, bir arkadaşa, dosta yani derdini dökecek birine ihtiyaç duyar. Eşler birbirinin arkadaşı olmalıdır. Her türlü sıkıntıda birbirinin yanında olmalı ve birbirine yardımcı olmalıdır. Dertlerini sıkıntılarını paylaşmayan bir insanın dertleri sıkıntıları içinde çığ gibi büyür ve en sonunda kişi patlama noktasına gelir. Bu patlamanın önüne geçmenin en etkili yolu paylaşmaktır. Aile dışı biriyle paylaşmak yerine eşler birbiriyle paylaşmalıdır. Eşler her sıkıntıyı paylaşmalıdır ancak belli bir sınırı da aşmamalıdır. Öyle konular vardır ki gizli kalması aile saadeti için daha uygundur. Mesela iş yerinde yaşanan bir sorunu bey, eve taşımamalıdır. Olumsuz durumlar, konulardan çok olumlu konular konuşulmalıdır. Sürekli olumsuz, can sıkıcı, insanı geren konular konuşulduğu zaman, hayatın kendisi yaşanmaz hale gelir. İnsan olumlu, güzel, sevindirici, mutlu edici olay ve durumlar paylaşınca ailede huzur ve mutluluk daha da artacaktır.
Büyük İslam Âlimi Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri:“Güzel gören güzel düşünür; güzel düşünen hayatından lezzet alır” der. İnsanoğlu hayata nasıl bakarsa öyle görür ve öyle yaşar. O halde hayata olumlu bakmalı ve huzurlu yaşamanın kapısını aralayıp bir ömür huzur dolu bir hayat yaşamaya çalışmalıyız. - Eşinize ara-sıra hediye alın. Hediyeleşmek eşleri mutlu eder. Hediye gönülleri fetheden önemli bir unsurdur. Dinimizde Allah Resulü Hz. Muhammed (sav)’in bir sünneti gerei hediyeleşmek önemli bir yer tutmaktadır. Eşler birbirine hediye alırken mümkün olduğunca gelirine göre hareket etmeli ve israfa kaçmamalıdır. Hediyenin fiyatına değil, niyetine bakılması daha uygun olur. Eşler birbirine hediye alırken, eşinin neye ihtiyacı olduğunu fark etmeli ve bir ihtiyacı giderecek hediyeler almalıdır. Aksi takdirde kullanılmadan köşeye atılacak hediyeler israftan başka bir şey değildir.
- Eşinize mutlaka vakit ayırın. Özellikle Bey çalışmak zorunda olduğu için akşam eve yorgun gelebilir. Gün boyunca çalışan ve yorulan Bey, akşam eve geldiğinde eşine zaman ayırmalı ve gününün nasıl geçtiğini sormalıdır. Eşiyle belli bir süre sohbet etmeli, birlikte yemek yemeli ve bir çay ya da kahve içmelidir. Hanım da eşinin yorgunluğunu giderecek güzel cümleler kullanmalı, sevdiği yemekleri yapmalı ve ona değer verdiğini belli etmelidir. Özellikle bey ve hanımın birlikte çalıştığı ailelerde ikisi de eve yorgun geldiğinden birbirlerine yardım etmeli ve gerekirse yemekleri dahi birlikte yapmalıdırlar. İki kişinin de çalıştığı ailelerde eşler mutlaka birbirlerine zaman ayırmalıdırlar. İş ortamındaki stres ve yorgunluktan birbirlerini kurtarmalı en azından evde huzurun kaynağını bulup evlerinde mutluluk ortamı oluşturmalıdırlar. Unutulmamalıdır ki boşanma oranlarının büyük bir bölümü iki eşin çalıştığı aileler oluşturmaktadır. Bu özellikteki ailelerde eşlere daha fazla görev düşmektedir. Hiçbir iş veya meslek aile saadetinden daha önemli olamaz.
- Belli aralıklarla piknik, gezi veya yemeğe çıkın. Evde dört duvar arasında kalmak insanı gerebilir. Özellikle çalışmayan ev hanımları, sürekli evde kaldıkları için bazen temiz havaya farklı mekânlara ihtiyaç duyarlar. Ailece bazen akşam yemeklerine çıkılabilir. Ancak burada amaç para harcamak, lüks yerlere gidip pahalı yemekler yemek değil; daha mütevazı aile salonu olan yerlere giderek bir hava değişimi yaşamaktır.
- Eşler birbirini dinlemeyi bilmelidir. İletişimde en önemli unsur etkin dinlemedir. Etkin dinleme ise Peygamber Efendimiz (sav)’in yaptığı gibi tüm vücudunu konuştuğu kişiye çevirerek konuşan kişinin bulunduğu yöne dönüp ona bakarak arada bir başımızı sallayarak, evet v.b. cümleler kullanarak karşı tarafı dinlediğimizi belli etmeliyiz.Bazen insanlar aynı fikirlere sahip olsalar da farklı cümlelerle dile getirdikleri için birbirini gerçek manada anlayamayabiliyorlar. Karşıda konuşan kişi konuşurken tamamen onu dinlemeye çalışmalı ve farklı bir şey düşünmemelidir. Önyargılı bir şekilde dinlememelidir. Başka bir şeyle ilgilenmemelidir. Ailede meydana gelen sıkıntıların başında eşlerin birbirini anlamaması gelir.
- Haftalık “aile istişare toplantıları” yapılmalı, bu toplantılarda haftalık biriken konular konuşulmalıdır. Hafta içinde yaşanan olumlu-olumsuz konular masaya yatırılmalı ve artısı eksisi ile konuşulmalıdır. Problemler, sorunların çözüm yeri ve zamanı bu haftalık aile toplantılarıdır. Buna istişare toplantıları da denir. Her türlü bilgi alış-verişi, konular hakkında açıklama, yaşanan ve yapılanların sebep ve sonuçları bu tür toplantılarda konuşulmalıdır. Aile İstişare Toplantılarına mümkün olduğunca tüm aile fertleri katılmalıdır. Herkesin fikri alınmalı ve ortak bir fikirde karar kılınmalıdır. Tüm ailenin katılacağı bir istişare toplantısı aile saadeti için büyük önem arz eder. Ancak bazı konularda anne-baba bir karar alırken çocuklara danışma yoluna gitmemelidirler. Çocukların yaşı göz önüne alınmalıdır. Çocuklar söz konusu duruma akıl erdiremeyecek olgunlukta ise, onlara danışıldığı takdirde onların isteklerinin tam tersi bir karar uygulanırsa, çocuk kendini ve fikirlerini değersiz ve kaideye değmez hissedecek. Bu durumda da istişare, konunun ehli ile yapılır kaidesini unutmamak gerekir.
- Eşler birbirine karşı dürüst olmalı, yılandan kaçar gibi yalandan sakınmalıdır.
- Yalan, samimiyeti bitirir.
- Yalan, güveni bitirir.
- Yalan, ikiyüzlülüktür.
- Yalan, dostluğa, arkadaşlığa akrep gibi zehir salar.
- Hz. Muhammed(asm) “Müslüman asla yalan söylemez” buyurmuştur.
Düşünün ki eşinizin size yalan söylediğini fark ettiniz. Bu davranış birkaç kez tekrar etti. Önce sözleri önyargıyla dinlersiniz. Acaba doğru mu söylüyor, yoksa yalan mı diye bir şüphe uyanır kalbinizde. Bunun sürekli hale gelmesiyle de ona karşı güveniniz sarsılır. Aile hayatı alt-üst olur. Aile içinde her şey karşılıklı güvene dayanır. Güven sarsılınca aile yuvası sarsılmış demektir.
- Eşler birbirinin güzel huylarını, iyi yanlarını tanımalı eksikleri görmezden gelmeli, birbirini öğütlemeli; ancak zorla değiştirmeye kalkışmamalıdır. Daha en başta, tanışırken “bu yönlerini ne de olsa sonra değiştiririm, istersem değiştirir, beni kırmaz” gibi düşünceler çok yersiz ve yanlıştır. İnsanların değiştirebileceği karakteristik özellikler olduğu gibi değiştiremeyeceği huylar-mizaç özellikleri de bulunmaktadır. Eğer bu özellikler değişmeyecek nitelikte ve buna rağmen size ters geliyor, yapınıza uyuyorsa, bu ilerde çatışma konusu demektir. Böyle bir durumda kişilerin “sevgi her şeye yeter, sevgi her sorunu çözer mantığı çok yersizdir. Boşanan insanlar da severek evlenmiştir. Ama sonuçta yanlış kararlar(!) sonucu iş boşanmaya kadar gidiyor. Her şeye rağmen aile yuvası kurulmuşsa “gözler yarı yarıya kapatılmalı” ve eşler birinde olmasını isteyip de istediğini bulamıyorsa eşinde mevcut sahip olduğu niteliklerle yetinmelidir. Özellikler erkekler eşlerini zorla kendi istediği tarza getirmeye çalışmamalıdır. Fahr-i kainat efendimiz Hz. Muhammed (ASM) “Kadınlar eğer kemiğine benzer, onları fazla eğmeye çalışırsanız kırılır” hadisini bu konuda kendimize rehber edinmeliyiz. Ailede mutluluk ve huzurun anahtarı, eşlerin birbirini olduğu gibi kabul etmesindedir.
- Eşinize karşı fedakâr olun. Evliliğin sağlam temeller üzerine oturtulmasında rol oynayan en önemli etkenlerden biri de fedakarlıktır.
- Fedakârlık, bazen eşini kendine tercih etmendir.
- Fedakârlık, ihtiyaçlarda önceliği eşine tanımaktır.
- Fedakârlık, zor ve en yoğun zamanlarda bile eşine zaman ayırmaktır.
- Fedakârlık, eşinin nefsini kendi nefsine tercih etmektir.
- Fedakârlık, duasında mutlaka eşine yer ayırmaktır.
- Fedakârlık, eşine maddi-dünyevi her şeyden daha fazla değer vermektir.
- Fedakârlık, cennette dahi hurilere rağmen eşini tercih etmektir.Eşler birbirine karşı fedakâr olmalıdır. Eşine yeteri kadar değer vermeli, onun istek ve arzularını göz önünde bulundurmalıdır. Bir ev hanımının kendisi sevmediği halde eşinin sevdiği yemeği yapmasıdır fedakârlık. Fedakârlık, kendisi ve eşinden hiçbir karşılık beklemeden elinden gelen her iyiliği ve güzelliği eşi için istemek ve uygulamaktır.
- Tatil programlarına birlikte karar verin ve içeriği birlikte doldurun. Genellikle tatiller senenin az zamanını kapladığı için az zamana çok şey sığdırmak isteriz. Hanım, bey ve çocukların ayrı ayrı istekleri olur. Tatil programını yaparken eldeki imkânlara göre hareket edilmelidir. Harcamalar hesaplanırken dönüşte yapılacak harcamalar da hesaplanmalı ve ona göre bir bütçe oluşturulmalıdır. Aksi halde gidilen yerde huzursuzluk çıkabilir. Bu da tatilin faydası yerine zararı demektir. Tatil yerine karar verilirken uygulanan fikrin neden uygulandığı yani niçin diğerlerinin fikrinin uygulanmadığı açıklanmalıdır. Dolayısıyla aile fertlerinden kimseyi kırmadan küstürmeden bir program yapılmış olur. Tatil stres ve yoğun iş hayatından kurtulmak ve halk deyimiyle “kafa dinlemek” demektir. Ev hanımı için bir değişiklik ve farklı mekân demektir. Çocuklar için okul ortamından biraz uzaklaşmak ve enerji toplamak demektir. Tüm bunlardan faydalanarak biraz kitap okumalı, doğada tefekkür edilmelidir. Programlı ve iyice düşünüldükten sonra karar verilen bir tatil maddi-manevi kazanç olur. Aile arası iletişimi güçlendirir ve aile bağlarını kuvvetlendirir.
- Eşler uzun süre birbirinden ayrı kalmamalıdır. Mazeret çok önemli olmadığı sürece eşler birbirinden ayrı kalmamalıdır. Belli bir zaman dilimi, 3-5 ay gibi ayrı kalan eşlerin birbirlerinden soğuma-uzaklaşma ihtimali vardır. Her ne kadar ayrı kalınca özlem ve sevgi artar diye düşünülse de evlilik hayatına alışan erkek ve kadın ayrı kaldıkları süre içerisinde sorumluluk hissini de kaybetme riski ile karşı karşıya kalabilirler. Bireysel davranma, hareket etme sorunu ortaya çıkabilir. Ancak eşler huzursuz bir aile ortamında yaşıyorlarsa, belli bir süre (1-2 hafta gibi) birbirlerinden ayrı kalmalarında çok da bir sakınca olmaz. Böylece sakin kafa ile düşünebilir ve daha mantıklı kararlara varabilir.
- Eşler birbirinin söz ve davranışlarına tahminlerini yüklememelidirler. Sözlerinde imadan da kaçınmalıdırlar. Ne söylenmek isteniyorsa müspet bir dille doğrudan söylenmelidir. Bütün önyargılardan uzak samimi bir dil kullanılmalıdır. Hayali şeyler gerçekmiş gibi algılayarak bu yüzden birbirini incitmemelidir.
- İnsanın iki günü bir geçmeyebilir. Hatta ömrünün bir saati diğerine hiç benzemeyebilir. Bazen mutlu iken ani bir telefon, bir söz ya da bir davranış ile bambaşka bir ruh haline bürünebilir insan. Eşlerden biri kızgınken diğeri alttan almalıdır. Sinir hali insanın sağlıklı düşünmesini engeller. Dolayısıyla sinirli bir halde iken söylenen sözler mazur görülmeli ve sonraya taşınmamalıdır.Yeni evlenen çiftlerden bey şöyle demiş:
-Hanım ben sinirlenince, kızınca sen susacaksın; sen sinirlenince de ben susacağım.
Hanımı tamam demiş ve eklemiş:
-Senin sinirlendiğini nereden anlayacağım?
-Sinirlenince külahımı ters giyeceğim. Ya ben senin sinirlendiğini nereden anlayacağım?
-Ben de eteğimi ters kıvıracağım.
Evlilikleri gül-gülistan devam ederken bir gün hanım ev işlerinden aşırı yorulmuş, bulaşık yıkarken bardak kırmış ve elini kesmiş. Eteğini ters kıvırmış. O sırada beyi de işten geliyormuş. Pencereden şöyle bir bakmış ki beyinin külahı ters dönmüş vaziyette. Hemen eteğini düzeltmiş ve güler yüzle beyini kapıda karşılamış.
- Eşinizin başarısını takdir edin. Küçük dahi olsa daha büyük başarılara giden bir basamak olacaktır. Eşinizin yanında olduğunuzu böylece kanıtlamış olursunuz. Özellikle hanımlar, başarılı erkeklerin, başarısının arkasındaki gizli sır olabiliyorlar. “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır” sözü yerinde kullanılan anlamlı bir sözdür. İlk adımlar biraz sancılı olur. İlk başarılar ilk basamak olduğu için çevreden haklı-haksız eleştiriler olur. Hatta bu eleştiriler bazen hakarete dahi varabilir. İşte tam burada düşen motivasyonu tekrar yükseltmek, canlandırmak için eşinizin yanında olmanız gerekir.
- Hatasız kul olmaz ancak mümkün oldukça eşinize karşı hata yapmamaya çalışın. Hata yaptığınızda da zaman geçmeden gecikmeden özür dileyin. Her insanın hata yapabileceğine kendinizin de hata yaptığı gibi inanın. Mükemmeliyetçi olmayın. Mükemmeliyet zarar getirir. İnsan yaratılış itibariyle kusursuzdur. En iyi şekilde yaratılmıştır. Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de “Biz insanı en güzel şekilde yarattık” der. Yüce Rabbimiz (cc). Ancak insan nefsi arzuları gereği hatalı, yanlış ya da eksik durumlara düşebilir. Hataları affetmeyi bilin. Affetmek erdemdendir. Bir hata affedilince bir daha hatadan kaçınılmalıdır.
- Eşler birbirine teşekkürü bir borç gibi bilmelidir. Hanım güzel bir yemek yaptığında, evi temizlediğinde, ütü yaptığında çocuklara saçını süpürge ediyor diye… erkek ona teşekkür etmelidir. Kadın da erkeğine, çalışıp onlar için yorulduğundan, ihtiyaçlarını karşıladığından dolayı teşekkür etmelidir.
- Birlikte kitap okuyun. Kitap okuma saatiniz olsun. Öğrendiğiniz yeni bilgileri eşinizle paylaşın. Sevdiğiniz şeyleri paylaşın. Güzel sözler ezberleyin, ona sürekli söyleyin.
- Mümkün oldukça dua edin eşiniz için. Şüphesiz Allah(cc) duaları geri çevirmez.
- Namazlarınızı mümkün oldukça cemaatle kılın. Cemaatle kılınan namaza 25 ile 27 kat daha sevaptır.
- Evde uyulması gereken ve kaçınılması gereken kurallar oluşturun. Böylece sizin neyi isteyip neyi istemediğiniz ortaya çıkacaktır. Eşler mutlaka hobilerini ve fobilerini birbirine anlatmalı ki bilmeden bir söz ya da davranışla fark etmeden de olsa birbirlerini incitmesinler.
- Her söz ve davranışta empati kurun. Kendinizi eşinizin yerine koyun ve “o bana bu sözü söyleseydi ya da bu şekilde davransaydı ben ona nasıl davranırdım” diye düşünün. Özellikle kadınlar daha unutkan, daha duygusal ve bedensel olarak daha zayıf oldukları için erkekler daha dikkatli olmak durumundadır.
- Anne-baba, kaynana-kayınbaba el üstünde tutulmakla beraber onların isteklerini evinde uygulamaya çalışıp huzursuzluğa sebep olmamalıdır. Uygun olan tecrübeleri alınmalı, olmayanları ise kırıcı olmadan reddetmelidir. Erkek, eşi-annesi-kaynanası arasında iyi bir denge kurmalıdır.
- Hanım eşini işe gönderirken kapıya kadar gelip onu uğurlamalıdır ki erkek akşam eve istekli ve heyecanlı gelebilsin.
- Başarılı huzurlu yuvalar kurup hayırlı evlatlar yetiştiren insanlar örnek alınmalıdır. Onlar ziyaret edilmeli ve tecrübelerinden faydalanılmalıdır.
- Çocuk eğitiminde görevi anne ve babalar birlikte üstlenmeli ve birbirine yardımcı olmalıdır. Nitekim yuvayı dişi kuş yapsa da dişi-erkek yuvayı birlikte koruyacaklardır. Çocuk eğitimi gibi zor bir işi hanımlar tek başına üstlenemez ve üstlenmemelidirler de…
- Ekranlar karartılmalıdır. Televizyon ve internet başında saatlerce zaman geçiren eşler bir arada olsalar da aslında yalnızdırlar. Eşler televizyon ve internet yerine birbirlerine zaman ayırmalı ve aile saadetini birlikte korumalı ve sürdürmelidirler.
- Aile sohbetleri yapılmalı. Eşler ve varsa çocuklar haftanın belli günlerinde bir araya gelerek kitap okumalı ve okudukları kitapları münazara etmeli. Böylece okunan kitaplar daha iyi anlaşılır. Bu tür sohbetlerde dini, ahlaki, sosyal hayat vb. konular ele alınabilir.
Bu ve bunun gibi esaslarla aile yuvasına kan gelecek ve huzur, mutluluk ve başarılı bir yuva sürdürülecektir. Unutulmamalıdır ki kimse kendi isteğiyle sevgisini zehire çevirmez. Mutluluk üzere kurduğu yuvasını acı, ıstırap ve nefret yuvasına çevirmez. Her ne kadar zor görünse de uygulamaya başlayınca aslında çok da kolay olduğu anlaşılacaktır. Yüce Rabbim yuvalarımızı huzur ve bereketle doldursun ve yuvamızı cennetine taşısın.